MESLEK TERCİHİ

Hayatta bizi uzun süreli ve derinden etkileyen iki önemli seçim vardır: Bunlardan biri eş seçimi bir diğeri ise meslek seçimidir.  Yaklaşık olarak 25 yaşında meslek hayatına başlayan bir genç 65 yaşında emekli olacağı düşünüldüğünde 40 yıl mesleğini icra edecektir. Yani 40 yıl x12 ay x 20 gün x 8 saat = 76800 saat o meslekte zaman geçirecektir. Bu rakamların büyüklüğü bu tercihin ne kadar önemli olduğunu özetler niteliktedir. Şimdi öğrencilere sormak istiyorum: sevmediğiniz bir arkadaşınızı her gün sekiz saat görmeye ne kadar süre tahammül edebilirsiniz? Hoşlanmadığınız bir kişi ile romantik ilişkiyi ne kadar zaman sürdürebilirsiniz? İşte ilginizi çekmeyen, sevmeden yaptığınız işi belki bol kazanç ve prestij getirse bile yaptığınızda işten doyum almakta zorlanırsınız. Bu doyumsuzluk sizi benlik saygınızdan, yaşam doyumunuza, arkadaşlık ilişkilerinizden evliliğinize kadar bir çok yönden olumsuz etkileyecektir. İşte bu nedenle meslek tercihi geleceğimizdeki mutluluğumuzun mimarıdır. Milyonlarca gencin hayatını şekillendirecek üniversite tercih sürecinde tercih yapacak öğrencilerin, ailelerin ve öğretmenlerin dikkat etmesi gereken bazı hususlar aşağıda özetlenmiştir.

Tercih anında ben kimim?

Tercih döneminde öğrencilerin ve ailelerin sağlıklı tercihte bulunmalarını engelleyen bazı faktörler vardır. Bunların başında akıldışı inançlara sahip olmak (Krumboltz, 1991) veya olumsuz düşünceler (Sampson, Reardon, Lenz ve Peterson, 2003) gibi bilişsel engeller gelmektedir. Bir diğer engel ise “öz yetkinlik” olarak tanımlanan kendine güven veya düşük kimlik gelişimi olarak görülmektedir. Ayrıca,  Sampson ve arkadaşları,  bilişsel yetersizlik nedeniyle bazı danışanların bilişsel ve duygusal olarak tercih yapmaya yardımcı bilgileri anlamaya hazır olmadıkça sunulan bilgilerden azami ölçüde yararlanamayacaklarının altını çizmektedirler.

Bunların dışında doğru tercih yapmamızı etkileyen bir diğer önemli konu ise tercih anında karar verme becerimizdir. Dinklage (1968) bireylerin herhangi bir karar verme süreci ile yüzleştiklerinde farklı stiller kullandıklarını belirtmiştir.

Dinklage tarafından tanımlanan sekiz karar verici tip aşağıda sunulmaktadır (aktaran Bugay, 2014, ss 203):

  1. Planlı. Bu birey, karar vermeye sistematik ve adım adım yaklaşan tarza sahiptir. Bu adımlar şunlardır: Hedef oluşturmak, hedefe varma yolunda yardımcı olacak seçenekleri belirlemek, bu seçeneklerle ilgili bilgi toplamak, aralarından hedefe varma noktasında en uygun görüneni belirlemek ve bu seçeneği uygulamak için gereken adımları atmak . Bu tür karar-verme stiline sahip bireyler sunulan bilgileri genellikle etkin kullanma yetisine sahiptirler. Ancak, bazen de planı aşırı belirlemiş olmaları plana saplanıp kalmalarına ve diğer olası fırsatları kaçırmalarına neden olabilir. Öğrenci sürekli önceki planına bağlı kalması gerektiğini düşündüğü için yaratıcı ve spontan olmaktan uzaklaşabilir. Ayrıca, bu tür bireyler aşırı planlı adımlar nedeniyle mecburi değişiklikler karşısında da zorlanabilirler. Örneğin,ailenin maddi durumu ve öğrenciye eğitimi için sunabileceği imkanlar tercih dönemi sırasında aniden değişebilir. Böyle bir durumda öğrenci değişen duruma adapte olmakta ve yeni plan yapmakta sıkıntı yaşayacaktır. Öğrencilere karar verme sürecinde planlı olmak öğretilmekle beraber dışsal faktörlerin planı bozabilme olasılığı da anlatılmalıdır. Son olarak, sadece dışsal faktörler nedeniyle değil bazen de öğrenci yaşla birlikte değişen ilgi ve zevkleri nedeniyle planını değiştirmek isteyebilir. Örneğin lise son sınıfa kadar avukat olmak isteyen bir öğrenci son yıl psikolojik danışman olmak isteyebilir. Ancak bu durumda çevresi tarafından yadırganma endişesi nedeniyle planına istemeden uymak zorunda kalabilir ve istemediği mesleği bir ömür boyu yapmak zorunda kalabilir. Öğrencilere plan yapmanın hedef değil hedefe giden bir araç olduğu ve istenirse değiştirilebileceği öğretilmelidir. Aileler ve öğretmenlerde bu değişikliklere hazır olmalı ve öğrencilere fırsat vermelidir.
  2. Sıkıntılı. Bu stile sahip olanlar karar vermeye sistematik ve adım adım yaklaşan ama seçeneklerin belirlenmesinde, seçeneklere ilişkin bilgi toplamada ve aralarından birini seçmede zorluk çeken bir tarza sahip olup, karara varamazlar. Bu stildeki karar vericiler için mevcut veri ne kadar çok olursa karar vermedeki zorluk da o kadar artar. Bu tür öğrenciler tercih döneminde bir çok üniversiteyi gezip, bir çok akademisyenle defalarca konuşurlar ve her türlü sosyal medyadan bilgi toplamaya çalışırlar. Bilgi topladıkça rahatlayacaklarını zannetmelerine rağmen genellikle doğru karar verme kaygıları yükselir. Çünkü bu tür bireyler sadece mekanik bilgilere göre karar vermeye çalışırken kendilerinin ne sevdiğini neye ilgilerinin olduğunu gözardı ederler. Bu öğrenciler tıpkı açık büfede her yemek hakkında detaylı bilgi alırken ya aç kalan ya da fark etmeden çok yiyen kişiler gibidir. Aslında en lezzetli ve faydalı yemek hangisi, yemeklerin yapılışı ve kullanılan yağın çeşidi gibi sorulara cevap ararken kendi canlarının o anda ne istediğini ve vücutlarının neye ihtiyacı olduğunu ıskalamışlardır. Bu öğrenciler tercih döneminde de en ideal olan mesleği seçme telaşına kapılırlar, “ideal olan meslek kendilerine uygun mu? “sorusunu göz ardı ederler. Bu nedenle de hangi mesleğin iyi yanını duysalar o mesleğe yönelirler, hangi mesleğin olumsuz yanını duysalar hemen ondan caymak isterler. Bu öğrencilerin bilgi kaynaklarına ulaşma isteği sınırlandırılmalı ve öğrencinin kendi sahip olduğu olumlu ve olumsuz yanları keşfetmesine yardımcı olarak bu özelliklere uygun mesleğin ne olacağı üzerinde durulmalıdır.
  3. Tepkisel. Bu karar verme stiline sahip olan birey sistematik süreç takip etmeyi bilmez veya sistematiğe değer vermez. Buna karşın çabucak bir seçenek belirler ve başka seçenekler aramakla veya başka seçenekler için veri toplamakla vakit kaybetmez. Bu stile sahip karar vericiler bilgi ihtiyacı hissetmez ve bilgilerin değerini umursamaz. Bu tür karar verme stiline sahip öğrenciler hiçbir üniversiteyi görmeye gerek duymazlar, tercih etmeye çabucak karar verirler ve o meslekle ilgili özellikle de olumsuz bilgilere kulaklarını tıkarlar. Meslekle ya da üniversite tercihleri ile ilgili olası bir eleştiriyi kendileri eleştirilmiş gibi hissedebilirler bu nedenle de tercihleri üzerine bilgi almayı ya da yorum yapılmasını istemezler. Fen ağırlı mezun olan öğrencinin aniden TM’den bir tercih yapmaya karar vermesi(örn. Mühendislikten hukuğa yönelmesi) ve bu tercihi üzerine konuşulmasını şiddetle reddetmesi, bu konu açıldığında öfkeli ve tepkisel cevaplar vermesi buna örnek olabilir. Yeni başlayan romantik  bir ilişki, rol model alınan bir arkadaşın ya da öğretmenin önerisi ve bazen de aileyi kızdırmak için de böyle tepkisel kararlar verilebiliyor. Çünkü öğrenci bu kararı ile aniden tüm ailenin tepkisini ve buna bağlı olarak ilgisini kazanmış oluyor. . Bu tür öğrencilerle aile ve öğretmelerin düşünce üzerinden tartışması sadece çatışmak ile sonuçlanacaktır. Bunun yerine izlenecek en iyi yol, öğrenciye ulaşmak için bilgi vermek yerine bilgi almaya çalışmaktır. Öğrenciyle “bana bu tercihini biraz anlatır mısın?”, “Tercih ettiğin üniversitenin olumlu yanları neler benimle paylaşır mısın?”, “ bu mesleği seçmek sana ne hissettiriyor?”, “Tercih etmek istediğin bu üniversiteyi nasıl hayal ediyorsun?” şeklindeki sorularla iletişim başlatılabilir. Bu tür  yargılamadan uzak sorular sormak ve öğrencinin nasıl hissettiğini anlamaya çalışmak öğrencide güven oluşturmak için önemlidir. Güven ilişkisi kurulduktan sonra eğer öğrenci hazır olursa bu tercihinin diğer yanları neler olabilir üzerine bilgi verilebilir.
  4. Sezgisel. Birey seçenekler içinden en iyisini (daha iyi sonuç vereni) planlayarak ya da adımları takip ederek değil, yalnızca tecrübeden ve görmüş geçirmişlikten faydalanarak sezgisel olarak tespit edebilir. Bu tür karar vericiler bireysel hedeflerini çabucak belirlerler ve daha fazla bilgi yerine deneyimlerini ve doğru karar verme yeteneklerini kullanırlar. Bu stile sahip karar vericiler az bilgi ile yetinirler. Bireyin geçmiş deneyimlerini ve iç sesini göz önünde bulundurması sağlıdır, ancak karar almada tek ölçü bunlar olmamalıdır. Çünkü özellikle de geçmiş deneyimler günümüzde hızla değişen koşullara uymayabilir. Bilgileri güncellemek ve daha fazla bilgi kaynağına ulaşmak daha doğru tercih yapmaya yardımcı olacaktır. Örneğin yeni bir isimle açılan bir bölümü, piyasa ve çalışma koşullarını araştırmadan tercih etmek. Ya da piyasa araştırması yapmaksızın telefon alacak birisinin daha önce kullandığı marka telefonun bir üst modeline yönelmesi örnek gösterilebilir. Oysa, başka markalarda daha ileri teknoloji daha ucuza da sunuluyor olabilir. Yani bu kişinin az bilgi nedeniyle yanılma payı olasıdır. Bu öğrencilerin daha çok bilgi kaynağından faydalanarak sezgileri ile bilgiyi harmanlaması daha sağlıklı tercihte bulunmalarına fırsat verecektir.
  5. Uysal. Bu tür karar vericiler kişisel stilleri veya sosyal normları nedeniyle kendileri adına başkalarının karar vermesine izin verirler. Başkalarının topladığı verilere güvenirler. Bu öğrencilerin tercih döneminde öğretmenlerinin ya da arkadaşlarının etkisinde kalma olasılıkları çok yüksektir. Kendileri üniversiteler ya da meslekler hakkında bilgi toplamak yerine başkalarının sözüne güvenerek hareket ederler, bu da yanılma olasılıklarını artırır. Örneğin “ Ayşe avukatların ayda 20 bin TL kazandığını öğrenmiş” ya da “ fizik öğretmenimiz mühendisliklerin artık öldüğünü söyledi” gibi tek kaynaktan gelen bilgiyi olduğu gibi doğru kabul edip ona göre karar verebilirler. Ayrıca uysal öğrencilerin aileleri de “biz tıp istiyoruz” gibi öğrencinin meslek tercihini aile tercihi olarak söyleme eğilimindedirler. Çünkü öğrenci ailenin ya da öğretmenlerin tercihini sorgusuzca doğru kabul etmektedir. Bu öğrencilerin daha çok bilgiye ulaşmaları özendirilmelidir. Ayrıca, bu öğrenciler kendileri hakkında başkalarının görüşlerine kendi görüşlerinden daha çok önem verirler. Örneğin, öğrenci “ben doktor olmak istiyorum ama sınıf öğretmenim bu mesleğin bana uygun olmadığını, mühendisliği  daha kolay yapacağımı söyledi” diyip istemeden öğretmenin tercihine uyabilir. Bu öğrencilere gerektiğinde psikolojik danışman gibi uzmanlardan görüş almanın önemli olduğu ama son kararı verecek kişinin kendisi olması gerektiği aktarılmalıdır. Yoksa öğrenci mutlu olacağı mesleği seçemeyebilir.
  6. Erteleyici. Bu stilde bireyler bir karar verilmesi gerektiğini kabul ederler, ancak korku, veri yokluğu veya güdülenme eksikliği nedeniyle karar vermeyi sürekli ertelerler. Bu stile sahip karar vericiler veri toplamaya veya kullanmaya hazır değildir. Erteleyiciler genellikle tercihi son güne bırakacaklardır. Bunu önlemenin en sağlıklı yolu aile ve öğretmenlerin öğrenciyi bilgi kaynaklarına ulaşmaya özendirmesi, motive etmesi ve eğer gerekirse ona bu süreçte eşlik etmesidir. Erteleyicilerin büyük bir kısmı bu tercihin çok önemli ve tüm yaşamlarını etkileyeceğini düşündüklerinde korkudan da hareketsiz kalırlar. Bu nedenle bu tür korku yaşayan bir öğrenciye bu tercihin değişmez olmadığı, mesleğin de üniversitenin eğer gerekirse zorlukları olmasına rağmen değişiklik yapılabileceği vurgulanmalıdır. Yatay ve dikey geçişlerden bahsetmek öğrencileri bu noktada rahatlatabilir.
  7. Kaderci. Bireyler yaşamdaki olaylar üzerinde kontrolleri olmadığını kabul ederler ve dış güçlerin etkisi altında olduklarını düşünürler. Bu stile sahip karar vericiler bilgi edinmeye veya bilgileri kullanmaya hazır değildir. Kadercileri, hayatlarının kontrollerinin ellerinde olmadığı fikri kısa süreli rahatlatacaktır ama uzun dönemde kadercilik onları umutsuzluğa ve isteksizliğe de sürükleyebilir. Çünkü kendi tercihlerimizi daha çok benimseriz ve bu bize mutluluk verir. Hem kahve hem de çay içmeyi seven birini düşünün. Bu kişi normalde ikisini de içmekten mutluluk duysa da cafede çay sipariş edip garson kahve getirdiğinde ya kahveyi geri gönderecek ya da kahveyi daha az bir mutlulukta içecektir. En küçük ve telafisi olan tercihlerimiz bile bizim kontrolümüzden çıkınca mutluluğumuza gölge düşerken, meslek tercihinde kontrolün bizde olmadığı fikri hayatın bir noktasında büyük hayal kırıklığı ve pişmanlığa neden olabilir. Bu yüzden de seçenekler hakkında bilgi almak ve imkan varken seçme şansını kullanmak önemlidir.
  8. Adeta felç olan. Bu stilde bireyler bir karar verilmesi gerektiğini kabul ederler, ancak sürecin veya sonuçlarının çok korkutucu olduğunu düşündükleri için karar verme yönünde adım atamazlar. Hemen yukarıda özetlenen diğer iki stile sahip karar vericiler gibi bunlar da veri toplamak veya kullanmaya hazır değildirler. Gerçekten de çok veriye (bilgiye) sahip olmaları onları olması gerekenden daha da çok çekingen yapacaktır. Bu tam da gözüne ışık tutulmuş tavşanın donup kalması gibidir. Bu noktada öğrenciler bazen tamamen bu duygudan kurtulma isteğiyle hiç tercih yapmayıp tercih yapmayı gelecek yıla da bırakmak isteyebilirler. Burada öğrencinin duyguları üzerine konuşmak, hemen karar vermesi için baskı yapmak yerine bilgi edinmek için adım atmasına rehberlik etmek gerekir. Bu noktada aileler yerine üniversitede okuyan rol model olacak abi-ablalarla biraraya gelmek öğrencinin sorularını daha rahat sormasına yardımcı olabilir. Yani lütfen çocuğunuzun gözüne ışık tutmayınız!

Anlaşılıyor ki öğrenciler kendi değer ve öz-yetkinlikleri hakkında değişik inanç düzeylerine ve karar-verme stillerine sahipler. Öğrencilerin kendi karar verme stilini fark etmesi tercih döneminde çok faydalı olacaktır. Bu noktada “sıkıntılı”, “tepkisel” ve “adete felç olan” olarak adlandırılan karar verme stiline sahip öğrencilere psikolojik danışma yardımı alarak planlı karar verme stilinin öğretilmesi daha sağlıklı tercihte bulunmalarına yardımcı olacaktır.

Karar verme stili üzerinde kültürel etkiler bulunduğu bilinmektedir. Örneğin çoğu Batı ülkesinde olduğu gibi bireyselci kültürlerde çoğu aile çocuklarına adım-adım uygulanan planlı karar verme yaklaşımını öğreterek, kendilerine fayda sağlaycak sonuç getirmesine yönelik olarak bilinçli karar verme olasılıklarını artırmayı amaçlarlar.  Diğer taraftan kısmen bizim ülkemizin de dahil olabileceği kollektif toplumlarda ise ailelerinin veya işbirliği içinde olduğu grubun (okulunun, öğretmenlerinin) refahını ön planda tutup, kendi bireysel hedef ve çıkarlarını ikinci dereceye atan karar vericileri değerli bulunmaktadır. Mesela, öğrenci sırf öğretmenlerini ya da okulunu hayal kırıklığına uğratmamak için kendi istemediği halde onların beklentisine uygun meslek ya da üniversite tercihinde bulunabilmektedir. Günümüzde yaygın olarak mühendislik isteyen öğrenciler tıbba, PDR isteyen öğrenciler ise hukuk bölümüne yönlendirilmektedir. Bu nedenle tercih döneminde görev yapacak olan psikolojik danışmanların alınan kararların neden ve nasıl alındığı üzerinde kültürel etkilerin olduğunu ve bu kültürel farklılıkların dikkate alınması gerektiğinin farkında olması gerekmektedir.

Tercih hatalarının nedenleri

Aşağıda amprik araştırmalar tarafından desteklen ve  saha gözlemleri sonucu tespit edilen tercih hatalarının nedenleri ve bu nedenlerin olumsuz sonuçlarını önlemek için bazı öneriler sunulmaktadır.

  1. Kendini tanımamak: Sağlıklı tercih yapma içgörü ile başlar. İçgörü, bireyin kendisini yorumlaması yoluyla derinden anlaması olarak tanımlanmaktadır. Daha açık bir deyişle, içgörü kazanmak bireyin kendini anlaması ve kendisiyle ilgili farkındalığının artmasıdır. Tercih döneminde genellikle sadece meslekler ve üniversiteler hakkında bilgi verilerek tek yönlü farkındalık arttırılıyor. Öğrencinin bu bilgiler doğrultusunda kısa sürede tüm yaşamına yön verecek bir tercihte bulunması bekleniyor. Oysa en az bu bilgiler kadar önemli olan; bireyin hangi özelliklere sahip olduğu, onun duyguları, değerleri, motivasyonu ve hayattan beklentileri konusu ıskalanıyor. Yani tercih yapan gencin kişisel özellikleri detaylı olarak ele alınmıyor. Bunun sonucunda tercihleri daha çok üniversitenin akademik standardı, gencin hayatındaki kişisel hırs düzeyi, eğitimden sonra işi elde etme kolaylığı ve iş güvencesi belirliyor. Tercih dönemi başlayıncaya kadar öğrencilerin kendi değerlerini, beklentilerini ve kişisel özelliklerini keşfetmeye çalışmaları faydalı olacaktır. Bu noktada yine ailelerin çocuklarında gördükleri olumlu ve olumsuz yanları tıpkı bir ayna gibi yargılmadan, büyütüp küçültmeden göstermeleri yani çocuklarının kişisel özellikleri hakkında olabildiğince objektif geri bildirim vermeleri yararlı olacaktır. İçgörüsü yüksek öğrenciler kendilerine uygun tercih yapma konusunda daha başarılı olacaktır.
  1. Mesleği tanımamak: Öğrenciler tercih etmeyi planladıkları meslek hakkında ya çok az bilgiye sahipler ya da yanlış bilgiye sahipler. Özellikle sosyal medyadaki her bilginin doğru olmadığı dikkate alınmalı, doğru kaynaklardan bilgi edinilmeli. Ayrıca meslek sahibi kişilerle yapılan görüşmelerde her meslek sahibinin o mesleğin iyi bir temsilcisi olamayacağı unutulmamalıdır. Her meslekte iyi örnekler de kötü örnekler de mevcuttur. Bu nedenle bir diş hekimden meslek hakkında bilgi almadan önce bu kişinin mesleğinde ne derece başarılı olduğuna ve kariyerinin hangi basamağında olduğuna dikkat edilmelidir. Meslek hakkında bilgi almak için görüşme yapmadan önce öğrencilerin o meslek hakkında ön araştırma yapması daha verimli sonuçlar doğuracaktır. 
  1. Üniversiteyi araştırmamak: Fırsat varsa üniversite yerleşkesini birebir gezmek, orada kısa da olsa gözlem yapmak çok faydalı olacaktır. Bazı öğrenciler daha çok sosyal ve spor etkinliğine fırsat veren büyük kampüs hayatını tercih ederken bazıları ise öğrenci-öğrenci ve öğrenci-akademisyen ilişkisinin daha sıcak olduğu butik tipi küçük kampüs alanlarını tercih edebilir. Hangi tür kampüs hayatının size uygun olacağını değerlendirmeniz keyifli ve başarılı bir üniversite yaşamı geçirebilmeniz için önemli olacaktır. Ayrıca, üniversitenin akademik kadrosunu ve seçeceğiniz bölümün eğitim programını, alacağınız dersleri de üniversitelerin web sayfalarını inceleyerek öğrenmeniz yararlı olacaktır. Akademik kadronun CV’lerini inceleyerek ne kadar akademik yayınları var, ulusal ve uluslararası projelerini akademik kadronun niteliği hakkında size fikir verecektir. Unutmayın nitelikli akademisyenler sizi daha iyi bir geleceğe hazırlayacak önemli rehberlerdir. 
  1. Şehir özelliklerini bilmemek: Tıpkı kampüs özellikleri gibi tercih ettiğiniz üniversitenin bulunduğu şehrin özellikleri de sizin akademik başarınızda önemli rol oynamaktadır. En az 4 yıl geçireceğiniz şehrin sosyo-kültürel özelliklerinin size ne kadar uygun olduğu, uygun olmayan yönlerini seçtiğiniz bölümde okumak için ne kadar tolere edebileceğinizi iyi düşünmeniz gerekir. Çünkü yaşadığınız şehir ile okumak için geldiğiniz şehir arasındaki sosyo-kültürel fark eğitim sürecinin niteliğini etkileyecektir. Örneğin İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşayan bir genç diş doktoru olmak için Erzurum’da okumayı göze aldığında farklı sosyo-kültürel yapıya ne kadar uyum sağlayabileceğini iyi düşünmelidir.  Yani Üniversite hayatı başlayınca akademik başarıyı olumsuz etkileyen en önemli nedenlerden biri öğrencinin değişen hayatına adapte olamamasıdır. Bu yüzden tercih yapmadan önce mümkünse şehir değişikliği düşünenlerin tüm olası değişimleri önceden iyi öngörmeleri gerekir. Ailelerin ve psikolojik danışmanların bu konudaki aydınlatıcı bilgileri çok faydalı olacaktır.
  1. Hazır Gelecek Tercihi: Bu özellikle bizim gibi kollektif kültürde çok yaygın olan bir meslek tercih etme hatası olarak karşımıza çıkmaktadır. Genellikle aileler çocuklarını kendi uzantısı olarak görmekte ve çocuktan da ailenin özelliklerini mesleki olarak da sürdürmesi beklenmektedir. Buna örnek olarak aile mütahit ise kendi çocukları ile iligli “çocuğumuzun işi hazır, bu nedenle inşaat mühendisliği istiyoruz.” Diyebiliyorlar. Ya da anne veya baba eczacı ise, “ çocuğumuz eczanenin başına geçer” diyerek çocuklarından eczacılık bölümünü tercih etmesini istiyorlar. Ancak eğer öğrenci meslek tercihini ailenin “atama yapması” yöntemi ile seçerse potansiyel olarak o işi batırmaya da hayatından doyum almamaya da aday oluyor. Bu nedenle, çocuğa baskı yapmamak ve kendi seçimlerini oluşturması için ona fırsat vermek çok önemlidir. 
  1. Sevgiliye kapılmak: Aşk ve sevgi temel duygularımız arasında yer alır, onları yok sayamayız. Aşk dediğimiz duygu, ergenlikte ve takip eden “beliren yetişkinlik döneminde” daha çok önem kazanmaktadır. İşte bu nedenle, gençler meslek tercihini yaparken o anda yaşadıkları romantik ilişkiyi sürdürebilmek amacıyla aynı üniversiteyi ya da aynı şehri tercih edebiliyorlar. Yani öğrenci meslek ve üniversite tercihi yerine romantik ilişki tercihi yapabiliyor. Kısacası öğrenci puanı o üniversitenin ancak hiç istemediği bir bölümünü tutabiliyorsa dahi sırf arkadaşı ile aynı üniversitede okumak için o üniversiteyi tercih edebiliyor. Daha sonra aynı üniversiteye başlayınca eğer romantik ilişkileri umdukları gibi devam etmezse yanlış bir üniversite tercihi ve meslek tercihi yaptıklarını düşünüp büyük hayal kırıklığı ve pişmanlık yaşayabiliyorlar. Bu süreçte ailelerin bu tehlikenin farkında olması ve çocuklarını yargılamadan dinleyerek çocuklarına bu olası durum hakkında yol gösterici olmaları önemli. Çocuğunuzun hoşlandığı, sevdiği kişi ile gelecekte aynı yerde okumayı istemesi çok karşılaşılan ve normal bir durumdur. En çok yapılan hatalardan birisi, “O kız arkadaşın için o üniversitede okuman doğru değil…” ya da “o şehri sırf o arkadaşın için tercih etmene izin vermem..” gibi yargılayıcı ve sınırlayıcı söylemlerdir. Gençlerimiz bizden, tam da bu gibi söylemler ve yaklaşımlar nedeniyle uzaklaşıyor. Sinirli ve tepkisel hale geliyorlar. Aileler bu durumda tepkisel davranmamalı, paylaşımcı olup, gencin duygularını anlamaya çalışmalıdır. Ancak burada önemli bir ayrım var: çocuğunuzu anlamaya çalışmak ona hak vermeyi ve onaylamayı gerektirmez. Eğer çocuğunuzun romantik duygu odaklı sağlıksız bir tercih yapacağını düşünüyorsanız ve onunla iletişim kurmakta zorlanıyorsanız bu durumda psikolojik danışmanlardan uzman yardımı alınması faydalı olacaktır. 
  1. Popülerite etkisinde kalmak: Bazı meslek ya da üniversiteler belli dönemlerde daha popüler olabiliyor. Böyle bir popülerite rüzgarına kapılmak uzun dönemde işsizlik ya da mesleki doyumsuzluğun en temel nedenlerinden biridir. Örneğin 2000’li yılların başlarında işletme bölümü çok popülerdi ama uzun dönemde mezunları istedikleri yere gelemedi. Mezunların pek çoğu hemen yönetici pozisyonuna geleceklerini bekledi ama yöneticiliğin uzun soluklu bir emek ve deneyim gerektirdiğini öngöremediler. Bu yüzden de bir çok işletme mezunu hayal kırıklığı ile yüzleşmek zorunda kaldı. Tıpkı bunun gibi bazen de popüler üniversiteler nedeniyle gençler istemedikleri bölümlere yerleşebiliyor. Örneğin hep inşaat mühendisi olmayı hedefleyen bir öğrenci ODTÜ inşaat mühendisliğini kazanamayacağını anlayınca ODTÜ fizik ya da matematik bölümünü tercih edebiliyor. Daha sonra uzun yıllar “mühendis olacaktım puan yetmedi matematik okudum, iş bulamayınca da matematik öğretmeni” oldum gibi hayal kırıklığı dolu cümleler kurabiliyorlar. Bu noktada iyi bir üniversitede okumak tabi ki önemli ama sırf üniversite için hiç tercih etmeyeceğiniz bir bölümde okursanız uzun yıllar sevmediğiniz bir işte çalışmaya katlanmak zorunda kalacağınızı unutmayınız. 
  1. Geleceğin mesleği yanılgısı: Özellikle mühendisliğin bazı özel alanları geleceğin mesleği olarak tanıtılıyor. Sanayide gelişmiş olan ve teknoloji üretiminin yapıldığı ülkelerde ve sektörlerde geleceğin meslekleri geçerli olmaktadır. Teknolojiyi üretmeyen ama kullanan ülkelerde geleceğin mesleği, ürünlerin bakım ve onarımında görev almakta yani bu bölüm mezunları aslında teknisyen olarak istihdam edilmektedir. Bu nedenle, bu mesleklere yönelecek olanlar ilerde daha çok yurt dışında ya da Türkiye’deki uluslararası firmalarda çalışmayı hedeflediklerinin bilincinde olmalılar. Bu noktada, bu firmalarda çalışma için çok ileri düzey yabancı dil bilmeleri gerektiğini unutmamalılar. Yani, bu özel alanlarda okuyacak öğrenciler Türkçe eğitim veren üniversiteleri tercih etmemeli. Ayrıca, okulunuzu bitirir bitirmez ailenizden destek görmeden yaşamınızı sürdürmeyi planlıyorsanız geleceğin meslekleri bunu sağlamayabilir , çünkü kariyer için eğitime devam etmelisiniz.
  1. Kolayı seçmek: Öğrencilerin bazıları zor olduğunu düşündükleri bölümlerden başarısızlık endişesi ya da çalışma isteksizliği nedeniyle vazgeçiyorlar. Daha kolay olduğunu varsaydıkları bölümleri ya da üniversiteleri tercih edebiliyorlar. Örneğin yabancı dilde eğitim veren ODTÜ’yü bir çok öğrenci tercih etmek istiyor ancak İngilizce öğrenmedeki daha önceki başarısızlık duygusu nedeniyle bu tercihten hiç denemeden vazgeçebiliyorlar. Ya da tıp eğitimi uzun sürüyor diye tıbbı tercih etmekten vazgebiliyor. Yani başarısızlık korkusu ya da zahmetli olandan çekinme duygusu üniversite tercihlerini sağlıksız bir şekilde etkileyebiliyor. Oysa, tercih döneminde, yabancı dil öğrenmedeki başarısızlık korkusunun nedenlerini tespit ederek, ortadan kaldırmak için neler yapabileceğini araştıran ve aksiyona geçen birisi, duygularını düzenleyerek daha sağlıklı bir tercihte bulunabilir. Gençken ve öğrenme kapasiteleri daha yüksekken zorlanmayı göze almayanlar ileride gerçek yaşama geçince daha çok sıkıntı çekme olasılıkları yüksektir. Özellikle yabancı dil konusunda ileri yaşlardaki bireylerin “keşke yabancı dili üniversiteyken öğrenseydim” şeklindeki hayıflanmaları çok sıklıkla duyduğumuz pişmanlıklardandır.
  1. Aile baskısı: Aileler doktorluk, mühendislik ve avukatlık gibi idealize edilmiş bazı meslekler için çocuklarına yoğun baskıda bulunabiliyor. Ayrıca bazı aileler çocuklarını başka şehire gönderme konusunda zorluk çekiyorlar. Özellikle bizim ülkemizde kız çocuğunu başka şehirde okutma büyük endişe yaratabiliyor. Ancak, başka şehirde daha iyi bir üniversite ve bölümü kazanmış öğrencinin önü “eğer maddi engeller yoksa” bu tür endişeler nedeniyle kapatılmamalı. Araştırmalar başka şehirde okuyan öğrencilerin kendilerini düzenleme becerisini daha kısa sürede kazandıklarını ve daha etkin bir şekilde kullandıklarını göstermektedir. Ailelerin baskıcı değil, empatik olması çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlamada önemlidir. 
  1. Toplumsal beklentiler: geleneksel cinsiyet rolleri öğrencilerin meslek tercihlerine yanlış yön verebiliyor. Örneğin “ kız öğrencilere mühendislik yerine öğretmenlik daha uygun, hem çalışıp hem anne olabilirler” ya da “ erkek kadından daha çok para kazanmalı, o yüzden kazanç getirecek doktorluk okuman ilerde senin faydana olur” gibi söylemler gençler üzerinde baskı oluşturmaktadır. Günümüzde her meslek herkes için uygun olabilir. Ayrıca evlilik ve anne-babalık ortak işbirliği ile daha sürdürebilir ve keyif verici olacaktır. Bu nedenlerle, bu tür geleneksel cinsiyet rollerine uygun tavsiyeler işlevselliğini yitirmektedir.

Özetle, karar verme stilinizi fark edip sağlıklı karar verme yöntemlerini kullanmanız ve yukarıda sayılan hatalara düşmemeniz sizin isabetli bir tercihte bulunma olasılığınızı arttıracaktır.

Doç. Dr. Aslı Bugay Sökmez

Psikolojik Danışman

Kaynakça

 Bugay, A. (2014). 21. Yüzyılda Kariyer Gelişim Müdahaleleri, Book Chapter 6: Kariyer bilgileri ve kaynakları, (Niles, S. G. & Harris-Bowlsbey, J.), Ed. Fidan Korkut Owen, Nobel Yayıncılık, Ankara.

Dinklage, L. B. (1968). Decision strategies of adolescents. Unpublished doctoral dissertation, Harvard University, Cambridge, MA.

Krumboltz, J. D. (1991). The Career Beliefs Inventory. Palo Alto, CA: Consulting Psycholo- gists Press.

Sampson, J. P., Reardon, R., Lenz, J. ve Peterson G. (2003). Career counseling and services: A cognitive information processing approach. Florence, KY: Brooks/Cole.

One Comment

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir